19 Mart 2017 Pazar

GÜL KAYNAK'TAN ÖĞRENDİKLERİM

Geçen yaz Detox ve Sağlıklı Yaşam Danışmanı Gül Kaynak İzmirde halka açık bir küçük seminer vermişti. Ben de bir süredir kendisini takip ettiğim için seminerine katılmıştım...

Bu seminerde öğrendiklerimi epeydir yazmak istiyordum...
Şimdi burada hemen aktaracağım..
Gül Kaynak bu işte 10 yıldan fazladır çalışıyor..Binlerce insanı sağlığına kavuşturmuş ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırmış bir RAW beslenme ve detox uzmanı...Hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler web sayfasını ziyaret edebilir ve tavsiyelerini okuyabilir:
https://gulkaynak.com/tr/

Seminerde öğrendiklerim:

  • Yediğimiz besinler vücutta iki türlü etki yaratır :Alkali ya da Asidik 
  • Vücudumuz en iyi alkali besinlerle çalışacak şekilde yaratılmıştır.
  • Sayısal değer olarak bakacak olursak 7 ve üstü 14'e kadar alkali değerlerdir. 7'nin altı sıfır'a dek olan kısım ise asidiktir. Vücudumuz için en ideal değerler 7,34 ile 7,45 aralığıdır.
  • Asidik Besinler: Tüm et, süt, yumurta gibi hayvansal proteinler, hamur işleri, rafine işlenmiş paketlenmiş tüm gıda maddeleri, kahve ve siyah çay, alkol, sigara ve ilaçlar.
  • Alkali Besinler: Tüm yeşil yapraklı sebzeler, meyveler ve çiğ tüketilen besinler.  
Asidik beslenme:
Hızlı yaşlandırır,
Yorgunluğa sebep olur,
Depresif ruh hali yaratır,
Hastalıklara davetiye çıkarır,

Alkali Beslenme:
Gençleştirir,
Enerjik yapar,
Mutlu eder,
Sağlıklı yapar,


Günümüzde toplumun alışkanlıklarından tamamen izole yaşayamayacağımız için tabağımızda şöyle bir kurala göre yememizi öneriyor. Tabağımızı 4'e bölersek 1/4 kısımı asidik besinler, geri kalan 3/4 'ü alkali besinlerle doldurursak en azından zararı nötürleyebiliriz. Mesela 3 adet köfteyi diyelim 150 gr. 3 katı kadar 450gr. da yeşil salata ile yiyebiliriz.

Bu kural içtiğimiz içeçeklerde de şöyle çalışıyor; mesela Türk kahvesi, siyah çay ya da alkol içince beraberinde mutlaka 3 katı su tüketirsek asiditeyi sıfırlayabilir ve alkali olabiliriz.       

Vücudu alkali tutmanın en güzel yolundan biri de hergün çiğ yeşil yapraklı sebzelerin suyunu içmek!!! Web sayfasında tarifleri var.

Ayrıca sadece beslenme ile alakalı değil bu durum:
Duygularımız da vücüdümuza olumlu ya da olumsuz etki edebiliyor. Öfke, üzüntü, suçluluk, kıskançlık gibi duygular vücudumuz için ne kadar asidik yük oluşturuyorsa, affetmek, sevmek, paylaşmak gibi duygular da alkali omasını sağlıyor.
En alkali duygu ise ''TESLİM OLMAK'' imiş.

Her gün ortama 3 lt su tüketmek; bunun 1,5 litresini öğlene dek, kalan 1,5 lt'ni ise yatana dek içmek en güzeli. Su oda sıcaklığında ve oturarak içilmeli. Yemekte su içilmesi hazımsızlığa ve sindim enzimlerinin işlerini tam olarak yerine getirememesine sebep olduğundan şişkinliğe neden olur; yemekten yarım saat önce ve yemekten 1,5 saat sonrasına dek su içilmemeli.

İçtiğimiz suyu da alkali yapmak istersek:
  • 1 lt suya 1 çay kaşığı karbonat atıp karıştırıyoruz,
  • 1 lt suya 1 tam limonun suyunu sıkıyoruz -taze tüketilmeli- 
  • 1lt suya 1 yemek kaşığı elma sirkesi karıştırıyoruz
Çok eski çağlarda şeker daha üretilmemişken, doğadaki insanoğlu kayalardaki tuzu yalarmış. Tatlı isteği olduğunda az bir miktar Himalaya Tuzunu ele döküp yalayın.

Kendisi günlük 40 zeytin, 2 avakodo ve 5 muz ile kilo vermiş.

Kalsiyum kaynağı olarak;
* 100 gr. çiğ sütte 120 ml kalsiyum  varken
* 100 gr. çiğ badem de 297gr. nerdeyse 300 mg. kalsiyum
* 100 gr. çiğ koyu yeşil sebzelerde 98 mg. kalsiyum
* 100 gr. çiğ susamda 966gr nerdeyse 1000 gr. kalsiyum olduğunu biliyormuydunuz?!

Üstelik biz insanlar inek yavrusu değiliz ki inek sütü içelim 😁

Son olarak da çiğ bademden süt , çiğ kaju fıstığından peynir yapmasını gösterdi. Tarifleri bir sonraki yazımda 😉



                                             Tatlı kadın, içten ve güler yüzlü.






HEY DOSTUM

Ne kadar zaman geçmiş son yazımı yayınladığımdan beri...
Yazmak istiyordum, deli gibi yazmak istiyordum halbuki... Her şeyin ama herşeyin zamanı vardır sözü'nün doğruluğu bir kere daha kanıtlanmış mı oluyor böyle olunca!?
Sanırım evet.. Kısmet bugüne kalmış, işte yazıyorum, ve hala deli gibi yazmak istiyorum...

Aklımdan düşünceler çığ gibi geçiyor ve buna nasıl yetişeceğimi, parmaklarımı ve hafızamı buna nasıl adapte edebileceğimi bilemiyorum doğrusu..Yazarken tüm o ışık hızıyla aklımdan geçen cümleler, düşünceler aynı hızla kaybolabiliyor da- unutuyorum- Bezen düşünüyorum: bir makine olsa, küçük birşey, mp3 player'lar gibi mesela, beyin dalgalarından akıldan geçen tüm cümleleri anında yazıya dökse..bu sık sık aklıma geliyor, özellikle yazmak istediğim zamanlarda eğer dışarıda isem, yürüyor isem, aynı anda bir iş yapıyor isem,...
Peki o zaman tüm aklımda kalanları en pirimitif yolla aktaracağım buraya....

Güzel bir Pazar sabahı kahvaltısı...güzel bir sohbet, dünya güzeli insanımla.. güzel bir müzik...dost canlısı insanlar ...işte bunlarla mutlu oldum.. Günlerce süren iç sıkıntım hafifledi.. Baktığım fotoğraf kitabının sayfalarındaki emek ve fotoğrafları gördükçe içimde bir umut belirmeye başladı, tekrar fotoğraf çekme isteği, ne zamandır uyumakta olan bu duygumda ufak ufacık bir kıpırdanma..Beni nasıl mutlu ettin bir bilsen...

Ve İngilizcemi ilerletme isteği... fiziksel yüklerimden kurtulma hafifleme isteğiyle beraber geldi... Teşekkürler Tanrım teşekkürler...